Heybeli Çorba

Ankaralılar kusuruma bakmasın, yaşamımın 8/9’u deniz kenarında geçmiş biri olarak Ankara’yı sevmek istemiyorum. Deniz kokusuna, martı seslerine hasret günler geçiriyorum. “Geçiyorduk uğradık!”, “Sayılı gün çabuk geçer!” lafları ağzımdan eksik olmuyor.

İçine İstanbul’un şeytan tüyü kaçmış, Ankaralı eşim de bu hallerimi bildiği için beni burada mutlu olabileceğimi tahmin ettiği bir yuvaya kavuşturdu. En önemlisi Defne Bebek’in büyüyeceği ortamı düşünerek de seçim yaptık. Madem ayaklarını deniz suyuna sokamayacak, bari toprakla haşır neşir olsun dedik, site içindeki villalardan birine kaçtık. Bu arada İstanbul’da villada oturmak orta gelirli bir aile için Hıdırellez’de gül ağacı altına bırakılacak bir dilek iken, Ankara’da daire fiyatına villa sahibi olunabiliyor.

Kuş sesleriyle uyandığımız, gündüz saatlerinde hayvan dostlarımıza insanlara göre daha çok rastladığımız, küçük sokaklarında rüzgar güllerinin melodileri dolanan bir yer burası. Kritik nokta, yaklaşık 3-4 km gitmeden bir bakkal veya markete ulaşamıyor olmamız. Hal böyle olunca; yiyecek-malzeme depolama, evde olan malzemelerle yemek yapma, sebze ve meyve yetiştirme yeteneklerimi geliştirmeye başladım.

Uzun lafın kısası; yeni evimde paylaşacağım ilk tarifim işte bu sebeplerle bir kış çorbası. Dondurucudaki haşlanmış kuru börülceleri değerlendiriyorum bu sayede. Bu çorbayı ne tesadüftür ki ilk kez bir İzmirli komşumun elinden Ankara’da tattım. E Ege tariflerinden biri de ondan tabii. O gün aklıma girdi, sevdiğim bir lezzet oldu. Çorbayla sulu yemek arası kıvamda, gayet doyurucu.

heybelicorba

 

 

İzleyiciler